NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
دَاوُدَ
قَالَ قُرِئَ
عَلَى
الْحَارِثِ
بْنِ
مِسْكِينٍ
وَأَنَا شَاهِدٌ
أَخْبَرَكُمْ
ابْنُ وَهْبٍ
قَالَ أَخْبَرَنِي
مَالِكٌ عَنْ
أَبِي
الزِّنَادِ عَنْ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
هُرْمُزَ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
يَأْتِي
ابْنَ آدَمَ
النَّذْرُ
الْقَدَرَ
بِشَيْءٍ
لَمْ أَكُنْ
قَدَّرْتُهُ
لَهُ
وَلَكِنْ
يُلْقِيهِ
النَّذْرُ الْقَدَرَ
قَدَّرْتُهُ
يُسْتَخْرَجُ
مِنْ
الْبَخِيلِ
يُؤْتِي
عَلَيْهِ مَا
لَمْ يَكُنْ
يُؤْتِي مِنْ
قَبْلُ
Ebu Hureyre (r.a)'den
rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) (Allah C.C.'nun şöyle buyurduğunu)
söylemiştir:
"Adak adamak
insanoğluna; benim kendisi için takdir etmediğim bir şeyi getirmez. Ancak adak
insanı, benim kendisine takdir ettiğim şeye iletir. (Onunla) cimriden mal
çıkarılır. Cimri, Önceden vermediğini o adağı üzerine verir."
İzah:
Buhari, eymân, kader;
Müslim, nezr; Nesâî, eyman; ibn Mace, keffarat, Tirmizî, nüzûf ; Ahmed b.
Hanbel, II, 61, 301, 412.
Bu hadis haddizatında,
hadis-i kudsîdir. Yani Hz.Nebi bunu Allah (c.c.)’dan haber vermiştir. Ancak
metinde bu açıkça görülmemekte, sanki Hz. Nebi in sözü imiş gibi ifade
edilmektedir.
Bu hadisi Ebû
Dâvûd'dan, Ebu'l-Hasen b. el-Abd rivayet etmiştir. Lü'lüî'nin rivayetinde ise
mevcut değildir. Bu yüzden Münzirî'nin Muhtasarında yer
almamıştır.Avnu'l-Ma'bûd sahibi; Hafız Mizzî'nin de bu hadisi el-Etrâf
adındaki kitabında zikretmediğini söyleyerek şaşkınlığım ifade. eder.
Bu hadis, dipnotta da
işaret edildiği gibi bir kudsî hadistir. Ancak, sözün Allah (c.c)'a nisbeti
açıkça gösterilmemiştir. İbn Hacer, Fethu'1-Bârî' de buna işaretle şöyle der:
"Bu hadis, kudsî hadislerdendir. Ancak Allah'a nisbeti açıkça ifade
edilmemiştir."
Hadisin Buhari, Ebû
Dâvûd ve Nesâî'deki rivayetlerinden, onun bir kudsî hadis olduğu hemen
anlaşılmaktadır. Çünkü metnin bir bölümünde, ''Nezir insanoğluna, benim kendisi
için takdir etmediğim hiçbir şeyi getirmez" de-riilmektedir. İnsanlar için
olacak şeyleri takdir eden sadece Allah (c.c) olduğuna göre bu hükmün sahibinin
de Allah olması gerekir. Hükmün hikâye yoluyla değii de doğrudan doğruya hüküm
sahibine nisbet edilmesi, hadisin kudsî hadis olduğuna delildir.'' Ancak bu
durum, Müslim ve îbn Mâce'nin rivayetlerinde bu derece açık değildir. Çünkü
yukarıda işaret ettiğimiz cüm-[e Müslim'in Sahih'inde: "Allah'ın kendisi
için takdir etmediği bir şeyi..."; Sünen-i İbn Mâce'de, "...Ancak
kendisi için takdir edilen şeyi..." şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü
gibi bu rivayetlerde takdir etme işini ya Hz. Peygamber Allah'a nisbet etmiş,
ya da takdir meçhul olarak kullanılmıştır.
Hadis metnindeki
"Cimriden çıkartılır" manasına gelen; cümlesi de; Buhari'de,
"Allah, onunla cimriden (mal) çıkarır"; Müslim'de, "Bu nezirle
cimriden daha önce vermek istemediği şey çıkartılır"; İbn Mâce'de de,
"Nezir sebebiyle cimriden (bir şey) çıkarılır" manalarına gelecek
şekilde ifade edilmektedir.
Bundan önceki hadiste
olduğu gibi bunda da; arzuladığı bir sonuca ulaşmak için adakta bulunmanın
sonucu değiştirmeyeceği, çünkü olan herşeyin Allah'ın takdirinin eseri olduğu
ifade edilmektedir. Ama adak sayesinde normal hallerde bir şey vermeyen
cimrilerden mal çıkar. Çünkü cimri, bir şeyin Dİması halinde sadaka vermeyi
veya kurban kesmeyi adar ve istediği olursa adadığını vermek zorunda kalacak ve
kendisinden mal çıkacaktır.
Adağın, malın çıkmasına
sebep olmasında sadece cimrilerin anılması, ;imri olmayanların adak sebebiyle
mal vermeyecekleri manasına gelmez. Çünkü muallak nezirde, istenilen şeyin
gerçekleşmesi halinde nezrin gereğini yapmak hem cimri hem de cömert için
vacibtir. Cömertler bir şey adamadan ia sadaka verip hayır ve hasenatta
bulundukları için, hadiste sadece cimri-er anılmıştır.